açık deniz |
açık iclas |
açık oturum |
açık saçık |
açıkça |
açıkgöz |
açıklama |
açıklamakgöstermek, izah etmek, yayımlamak |
acıklıdokunaklı, feci, gussalı, hazin, kederli |
açıklıkara, mesafe, sarahat, vuzuh |
acıkmak |
açıktan açığa |
acılamapaylama, sançma, zehirleme |
acılamakpaylamak, sançmak, zehirlemek |
acılanmak |
acılar |
acılaşmaacıma, turşulaşma, tüntleşme |
acılaşmakacımak, turşulaşmak, tüntleşmek |
acılı |
acılıkfelaket, keskinlik, kinayelilik, meraret, sertlik, tüntlük, uğursuzluk, zehirlilik |
açılmak |
açım |
acıma |
acımak |
acımasızcani, cellat, gaddar, gâvur, kalpsiz, katı, merhametsiz, rahimsiz |
acımasızlık |
açımlama |
acımsı |
açınım |
acınma |
acınmak |
açınmak |
acışmak |
acıtmakağrıtmak, incitmek, yakmak |
açkı |
açma |
acmak |
açmakayırmak, beğenmek, boşaltmak, çözmek, fethetmek, yapmak, yarmak, yazmak |
acul |
acun |