bönce |
bonjur |
bonkör |
bönlük |
borazan |
borçkredi, ödev, ödünç, vecibe |
borçlanma |
borçlu |
borcu olmak |
bordro |
börkenek |
börtmek |
boşabes, açık, anlamsız, bilgisiz, havai, münhal, yararsız |
boş boş |
boş kafalı |
boş söylemek |
boş yere |
boşaltma |
boşaltmakaçmak, çıkarmak, dökmek, kotarmak, kusmak |
boşamak |
boşanmak |
boşboğazçaçaron, çenebaz, farfara, geveze |
boşboğazlık |
boşboğazlık etmek |
boşkap |
boşlama |
boşlamak |
boşluk |
bostan |
boşu boşuna |
boşunaabes yere, beyhude, boş yere, gereksiz, nafile, nahak |
boy |
boy bos |
boydak |
boylammeridyen, uzunluk dairesi |
boylamakbatmak, çıkmak, düşmek, yükselmek |
boylu boslu |
boyun |
boyun bağı |
boyun borcu |
boyunbağı |
boyunduruk |
boyutdurum, ebat, kapsam, mikyas, nitelik, ölçü |
boz |
boz renk |
boza olmak |
bozan |
bozdurmak |
bozdurtmak |
bozgun |
bozgunluk |
bozkır |
bozma |
bozmakbecermek, bırakmak, bozdurmak, feshetmek, haklamak, yenmek, yıkmak |
bozukberbat, çap, eğreti, gergin, kaput, karışık, kızgın, kötümser, ucuz |
bozuk para |
bozuklukarıza, fesat, illet, sekte |
bozulma |
bozulmakarızalanmak, ekşimek, içerlemek, kulumak, sınmak, yozlaşmak |
bozulmamış |